18 Mart 2008 Salı

İçimden geldiği gibi..



Blog olayında esas insanın içinden geldiği gibi yazabilmesidir. Evet şimdi uydurdum bunu ve kabullendim hemen. Çünkü içimde kalan ve söyleyemediğim bir kaç şeyi hiç bir kaygı duymadan yazmak istiyorum. Özellikle inandığım bir çok şeyle çeliştiğimi düşünebilirsiniz, olsun ne düşündüğünüz umrumda bile değil.

Kapatma davası tantanası altında sosyal güvenlik yasa tasarısı güme gitti, benim aklıma pazartesi meclisten geçebileceği bile gelmedi değil fakat süreç farklı işliyor. Bir yandan AKP'nin kapatma davasına "oh olsun" diyorum çünkü takkiyeyi şimdiye kadar bu ülkede kimseye bırakmayan "siyasal islamcı" kesim yine bindi bu ata. DTP'ye karşı açılan kapatma davasına ön ayak olurken, hatta hedef gösterirken şimdi kendisi aynı davayla karşılaşınca demokrasilerden demokrasi beğenemiyor AKP. Bu ülkde yıllardır emekçi ve emek mücadelesi içinde yer alan bütün kesimlerin başında boza pişirirken demokrasiden haber vermeyen AB yine o bildik söylemi takındı, "gelişmeleri kaygıyla izliyorlarmış", aman ne üzüldüm. Sizin demokrasi dediğiniz şey sadece burjuva demokrasisi olduğu için algıda seçicisiniz değil mi? Bu vesileyle sevgili medyamızında ( powered by Aydın Doğan ) kapatma davalarına ne kadar karşı ve demokrasiye ne kadar sevdalı olduğunu da öğrenmiş olduk. Yine DTP davasında sus-pus olan liberaller ve başka eller bu sefer sarıldı kalemlerine ver yansın ettiler bu anti demokratik davaya. Sizin demokrasiniz de bir accaip, garibana ve ezilene gelince tıs yok, ama iktidara zeval glemesin diye bağıran çok. Bu anayasa yıllardır ortadaydı, ( Submitted by Aldıkaçtı to Kenan Evren, 1982 ) kapatma davalarıyla, "ama" larıyla bir Cunta anayassıydı herşeyiyle. Hiç birinizden "bu anayasayı değiştirelim" feryatlarını şimdiki volum seviyesinde duymamıştım. Ne oldu şimdi bir savcı sadece yasayı uygulayınca? Yazılan geldi başımıza sadece, daha öncede olduğu gibi.

Demokrasi ne güzel birşey değil mi? İşine geldiği zaman sarıl, işine gelmediği zaman at kenara ama adına "demokrat" densin. Son dönemle beraber ağzı ile aklı arasındaki bağlantıyı kaybeden başbakanımız, aklı selim zamanlarından önce yani eski gömleğiyle gezerken "demokrasinin bir amaç değil bir araç" olduğunu söylememişmiydi zaten. Velev ki söyledim diye çıksaya yine piyasaya, neden korkuyor? Bütün icraatları ve tutumlarıyla zaten demokrasi kültüründen ve çoğulculuktan hiç haz etmediğini gördüğümüz bu AKP mantığı işte burada tıkanıyor. Tıkansın ne olur? Demokrasiyi kömür dağıtmaya, özgürlüğüde kadınların başını kapatmaya indirgeyen bir mantığın zaten tutarlılık gibi bir kaygısı yoktur. Gemisni yürüten kaptanların iktidarıdır AKP hükümeti, sağdan soldan tarikatlara ve sermayeye bel bağlayanların bir memleketi kendi "islami" tasarruflarına göre yönetmesinden başka bir şey izlemedik 6 yıldır. devlet kurumlarına dudak üstü bıyıklı, eşi türbanlı, abdesli, namazlı ilahiyat memurlarını doldurmaktan, Arabistan veliahtını her yıl ağırlamaktan, her gün televizyona çıkıp nasıl mağdur olduğukarını anlatmaktan başka bir vizyonu yoktur bu iktidarın. Arada gemiler alınır, sınır ötelerine halk çocukları ölüme gönderilir vs. vs...

Hep aynı terrane; hem iktidar olacaksın ( öyle böyle bir iktidar değl, meclis çoğunluğuyla beraber devlet kadrolarından tut,Çankaya'ya ve hatta futbol federasyonuna kadar her yerde ulaşan bir iktidar ), yarattığın çıkar çevresine bol keseden ihaleler dağıtacaksın, yasama yetkisni sonuna kadar elinde tutarken birde ben mağdurum hikayeleri anlataksın insanlara. ya mağdur oldunda ne gördün, işkencelere mi uğradın Cunta karakollarında, idamlarla mı yargılandın, sürgünlere mi gittin şose boylarına, jandarma kurşunuyla mı düştün yere? Ne geldi başına da ben mağdur oldum diyorsun? sen mağdur olduysan sadece bu sömürü düzenine karşı çıktığı için bedel ödeyen milyonlar ne oldu? 80'de babalarımız analarımız 12 Eylül zindanlarında işkenceden geçerken her yere girip çıkıyordu bu İslamcılar. İşler tıkırındaydı, orta saha sana çalışıyodu, kanattan gelen ortalara yükselip kafayı vuruyordun çünkü seni tutacak defans oyuncusunuda içeri atmıştı darbe. Yalan mı İETT'nin 9 numarası? Bu dikensiz gül bahçesinde teslim adlın iktidarı, gücü ve sermayeyi. Neyin mağdurusun sen anlayamadım ki ben? Oğluna çok uygun kredilerle gemi alıyorsun ya, bırak da kızın üniversiteyi Türkiye'de okuyamasın. Derdin gerçekten o mu, çok sevseydin zaten saçından başından utanmazdın?

Kent soylu küçük burjuva ve burjuvalar tam kıllanmaya başlamıştı senin bu "ılımlı müslüman" palavralarından, emekçiler sokağa dökülmek üzereydi, haraç mezat satıyorken bütün devlet kurumlarını kaynak yetiremiyordun ve yine harcamalar üzerinden abanıyordun vergiye. Kömür dağıtmakta para etmeyecekti artık, yara almıştı iktidarın ki imdadına yetişti bu kapatma davası. İşte ona yanıyorum ya bende, şimdi yine ne kadar mağdur olduğunu anlatmaya başlayacaksın hergün televizyonlarda, Bülent Arınç ağlayacak, Emine Erdoğan yanında anlamsız anlamsız bakacak ve elini öylesine sallayacak kalabalıklara, beraber yürüdük biz bu yollarda çalacak fonda yine ve o "sinirli" hitabet sanatınla yeni anormallikler anlatacaksın bize. Ziyadesiyle sıkıldım ben bu muhabbetten. Şimdi zurnayı öttürüyorum bakın; bu sefer kapatılmasın AKP lütfen! Eğer kapatılacak bir parti varsa hayrına CHP'yi kapasınlar da emekliler ve "az sosyal demokratlar" rahatlasın. Deniz Baykal'a da beş yıl sabah koşusu yapmama yasağı gelsin. Siyasal İslam'ın kapatılan partilerinin nasıl küllerinden yeniden doğduğunu ve sonunda AKP ile nasıl tek başına ( bilezik gibi % 47 ) iktidara geldiğini gözlerimzile izledik. Bu hesapla iki kapatma ile CHP belki iktidar olur? Belki bu kış komunizm gelir ha? Demek ki sinema böyle birşey!

Hiç yorum yok: