27 Aralık 2007 Perşembe

Estadi del Futbol Club Barcelona


Biz Nou camp deriz. Katalanca'da "yeni saha" anlamına gelir. Malum adamların tek takımı var, dolayısıyla tek sahaları. Saha deyip geçmek mümkün değil, 1957'de hizmete girdiğinde 120 bin kişi alırmış. Sonradan UEFA'nın kararıyla 109 bine düşürülmüş kapasitesi. Bir staddan çok daha fazlası Katalanlar için, bir mabed, faşist Franco rejimine karşı bir duruşun simgesi.

21 Aralık 2007 Cuma

Victor Jara






Ogün o da herkes gibi Estadio Chile'ye getirlimişti, gitarını yanına almak istediğinde ellerini kırdılar onun, bir daha gitar çalmasın diye...Getirdiler, yoldaşlarının yanına koydular, elleri kırık, gözleri yaşlıydı. Çektiği acıya rağmen başladı Venseremos'u söylemeye, bir anda bütün stad eşlik etmeye başladı sesine. Bir süre sonra stad inliyordu. Geldiler yine aldılar onu yoldaşlarının yanından, dövmeye başladılar, sesini kesmek istiyorlardı, ama o inadına söylemeye devam ediyordu; Vensermos, Venseremos...Yerde yatıyordu, paramparçaydı ağzı, gücü ancak ince bir ıslığa yetiyordu, şarkısını söylemekten vazgeçmemişti. Sonra adılar götürdüler onu, emir verdi cunta, şarjörler boşaldı üstüne.

2003 yılında 30. ölüm yıldönümünde faşist cunta tarafından katledildiği Estadio Chile stadyumunun ismi Estadio Víctor Jara olarak değiştirilmiş. Biz hala onunla beraber Vensermos'u söylüyoruz.

20 Aralık 2007 Perşembe

Belfast



Belfast'ta bir IRA grafitisi.

19 Aralık 2007 Çarşamba

Gardrop Fuat



Ünal Gürel, Kemal Sunal filmlerindne tanıdığımız bir yüz. Gerçek bir karakter oyuncusu, iri cüssesi, pos bıyıkları, sert yüzü ile tam bir kabadayı. Şimdiki vadi delikanlıları gibi "imaj maker" sahibi değil veya "reis" diyede anılmazdı. Sadece duruşu yeterdi, şimdi ananı laciverde boyadım it oğlu it derken bile bozulmadan postasını koyardı. Şimdikiler gibi tırt isimleri yoktu, ya Gardrop Fuat'tı, ya Fatsalı Osman (ki ona Pastacı Osman derdi Şaban), yada Karamürselli Deli Hamdi'ydi, devrin adamıydı, silaha değil bileğine güvenirdi. 2002 yılında sesiz sedasız aramızdan ayrıldı. 68 yaşında hayata gözlerini yumarken onu bir kaç sinema emkçisinin dışında hatırlayan hiç kimse yoktu. Şaşırmadınız değil mi?

16 Aralık 2007 Pazar

Pankart




Bazen bir resim binlerce sayfa yazıdan fazlasını anlatabilir. Bu da öyle bir resim. Bir kaç yıl önce böyle bir kampanya başlatmışlardı, bu pankartın orjinalinde tahmin ettiğiniz gibi Türk bayrağı vardı. Yerli malı satıyorum ayağına yerli yersiz mal satan bütün dükkanlara asıldı bu pankart. Zaten bayrak asmaya çok meraklı olan milletimiz o zaman çok sevmişti bu kampanyayı. Ne oldu, piyasa dediğimiz şeyin yerlisi yabancısı yok, sınırlar sana bana kapalıyken envayi çeşit mala açık. Milliyetçilik çok güzel bir malzeme piyasa için. Milliyetçilik alınıp satılamasa bile paraya çevrilebiliyor, uzun vadede karlı bir yatırım olabiliyor. hele hele bizim gibi 2.5 'uncu dünya ülkelerinde mükemmel bir yatırım aracı.

15 Aralık 2007 Cumartesi









Sovyetler için afiş cumhuriyeti diyorlarmış, malum probaganda ve anti-probaganda zamanları, özellikle 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanılan süreç. Sonuçta devrimin tek ülkesini bütün kapitalist dünyaya ve onun ideolojik aygıtlarına karşı korumakta bir görevdi. Binlerce insanın katledildiğinden bahsediyor burjuva medyası, Stalin günah keçisi, bilmem kaç bin kişinin katili onlara göre. Unutulan birşey var sanki, o beyenmediğiniz Stalin kurtardı sizin bugünkü uygarlığınızı, o alay ettiğiniz sovyetler engel oldu faşizmin dünyaya egemen olmasına. Stalinist miyim? Değilim. Troçkist olmayan herkesin Stalinist olmadığı gibi ...

Cows with guns







Dana Lyons'un söylediği bir Tom Lehrer şarkısı. Şarkıya birde animasyon klip çekmişler, harika olmuş. Devrimci ineklerin hikayesi anlatılıyor. Yanlış anlaşılmasın, devrimci olup inek olanlar değil, inek olup devrimci olanlar. Şimdi doğru mu oldu? Hayır, olmadı. Birilerine inek dedim mi? Evet, dedim. şarkının sözlerinide yazalım burayada zengin görünsün blog:

fat and docile, big and dumb
they look so stupid, they aren't much fun
cows aren't fun

they eat to grow, grow to die
die to be et at the hamburger fry
cows well done

nobody thunk it, nobody knew
no one imagined the great cow guru
cows are one

he hid in the forest, read books with great zeal
he loved che guevera, a revolutionary veal
cow tse tongue

he spoke about justice, but nobody stirred
he felt like an outcast, alone in the herd
cow doldrums

he mooed we must fight, escape or we'll die
cows gathered around, cause the steaks were so high
bad cow pun

but then he was captured, stuffed into a crate
loaded onto a truck, where he rode to his fate
cows are bummed

he was a scrawny calf, who looked rather woozy
no one suspected he was packing an uzi
cows with guns

they came with a needle to stick in his thigh
he kicked for the groin, he pissed in their eye
cow well hung

knocked over a tractor and ran for the door
six gallons of gas flowed out on the floor
run cows run!

he picked up a bullhorn and jumped up on the hay
we are free roving bovines, we run free today

we will fight for bovine freedom
and hold our large heads high
we will run free with the buffalo, or die
cows with guns

they crashed the gate in a great stampede
tipped over a milk truck, torched all the feed
cows have fun

sixty police cars were piled in a heap
covered in cow pies, covered up deep
much cow dung

black smoke rising, darkening the day
twelve burning mcdonalds, have it your way

we will fight for bovine freedom
and hold our large heads high
we will run free with the buffalo, or die
cows with guns

the president said "enough is enough

these uppity cattle, its time to get tough"
cow dung flung

the newspapers gloated, folks sighed with relief
tomorrow at noon, they would all be ground beef
cows on buns

the cows were surrounded, they waited and prayed
they mooed their last moos,
they chewed their last hay
cows out gunned

the order was given to turn cows to whoppers
enforced by the might of ten thousand coppers
but on the horizon surrounding the shoppers

came the deafening roar of chickens in choppers

we will fight for bovine freedom
and hold our large heads high
we will run free with the buffalo, or die
cows with guns

Sub-Commandanté




"Kavga bir çember gibi, her noktasında başlar ama asla bitmez."

Keny Arkana




Blog adetidir; arada güzel kadınların fotoğraflarını koyarlar. Öyle ahlakçılık falan yapmayacağım, bende bakıyorum o resimlere gayet güzelde oluyor. bende bir resim koydum güzel bir kadının resmi buda. fakat onu asıl güzel kılan yüzü değil sadece. Düşünceleri, şarkıları ve isyanı. Ben şunu düşünürüm hep "vicdanı olan sosyalist olur" , hatun kişinin "La Rage Du Peuple" ( Halkın İsyanı) şarkısının klibide vicdanı olanlara ilaç gibi gelecektir.

12 Aralık 2007 Çarşamba

Carlos Fonseca


Buralarda ismini pek bilmezler ama Güney Amerikalı dostlar ismini hiç unutmazlar.

700 kasaba, 70 vilayet, 7 düvelde namı söylendi...





Tatar Ramazan deyince akla bir filmden çok daha fazla şey geliyor. Özgün müzik : Ahmet Kaya ilk aklıma gelen. Samanyolu Tv denilen televizyon kanalı ve çok nadir olarak da TRT 2 dışında filmi izlemek mümkün değil. Gerçi insaflı Samanyolu ay sektirmeden dayıyor, ruh ötesi, cin berisi birde akıllara zarar gezi programı Ayna'dan arta kalan zamanlarda. Bir gün Hürriyet gazatesi cdsini vermişti. Sırf Hürriyet almamak için almadım, fakat sonra pişman oldum, filmi bulmak çok zor. Bulan birisi varsa haber versin!

8 Aralık 2007 Cumartesi

büyük takım

yıllar önce bir levent kırca parodisinde vardı; vatandaş çocuğunun ismini galatasaray koymak ister. fakat nufus müdürlüğü mevzuatı uygun değildir. adamın başına üşüşür memurlar kararından caydırmaya çalışırlar falan filan, sonra işin rengi ortaya çıkar adamın soyadı büyük takımdır. işte böyle bir takım için büyük takım demeyle büyük takım olunmuyor. büyüklük çok taraftara sahip olmak da değil. misal villa real valencia'ya 40 km uzaklıkta bir kasabanın takımı. daha 1997'de 3. kümede olan bu takım şimdi şampiyonluğa göz kestirebiliyor hemde ispanya gibi üst düzey bir ligde. şimdi villa rela'e büyük takım değil diyebilir mi? hayır ahmet çakar'ı demiyorum tabi, Shaq da adam değil ona göre zaten..

Hasılı kelam biizm büyüklere gelsin hesap. Hemen hepsinin şöyle bir iddası var "her zaman, her yerde en büyük " olmak. zaman olarak sezonları, yer olarak da avrupa ve dünya futbulunun zirvesi kabul edilen intercontinantal cup'ı alsak, yok çok insanfsız oldu, sadece türkiye süper ligi şampiyonluğunu alalım. yani her sezon şampiyon olmak gerekiyor büyüklük için. tabi başarıya endeksli fubol kültürünün bir çıkarımı bu ve yerinde değil hiç bir şekilde. fakat iddia budur bizde; her zaman her yerde...

Tabi büyüklük başarıdan geçmiyor, istisnası olmamakla beraber (bütün başarılı klüplerin büyük olduğu kesin ama başarılı olamayan büyüklerde mevcut) başarı bir büyüklük göstergesi. tabi sportif başarıdan bahsetmiyoruz, ekonomik başarı bugün avrupa futbolu için ön planda. bu kulvarda da fenerbahçe'yi tenzih ederim bizim büyüklerimiz ingilterede premier lig ve birinci lig arasında mekik dokuyan asansör takımlar kadar bile başarılı değiller. peki nerde kaldı büyüklük?

Büyük olmanın bir başka göstergesi ise belli kültüre, futbol anlayışına veya tribün geleneğine sahip olmak. Bu son nokta bence sportif veya ekonomik başarıdan da öte bir yer. başarısız olablirsin, milyonlarca taraftarında olmaz fakat adın telafuz edildiğinde insaların beyninde belirli bir resim beliriyordur, tarihinde büyük başarıların yoktur, fakat yinede topu ileriye oynamayı seven, veya canını dişine takarak kaleni savunan bir anlayışın, onurlu bir duruşun vardır. yoksa sadece adına büyük diyor diye birileri büyük olamazsın.