12 Haziran 2008 Perşembe

SÜLEYMAN DEMİREL’İ ODTÜDE GÖRMEK İSTEMİYORUZ




Bir hatırlatma ve çok kısa tarih dersi: Deniz Gezmiş 16 Mart 1971 günü Sivas’ın Gemerek ilçesinde yakaladı ve 9 Ekim 1971 tarihinde askeri cunta tarafından idama mahkûm edildi. İdam kararı senatoda oylanırken Süleyman Demirel idamların onaylanması için elini kaldırırken, birde arkasına dönüp Adalet Partisi grubunda kararı kabul etmeyen var mı diye kontrol ediyordu. Karar 6 Mayıs 1972’de cunta eliyle alelacele infaz edildi. Öldürüldüklerinde Deniz Gezmiş 24, Hüseyin İnan 23, Yusuf Aslan 25 yaşındaydı. Yine aynı Süleyman Demirel hayali ihracatın mucidi olan sevgili yeğeni Yahya Demirel’i savunurken “ 25 yaşında çocukla uğraşıyorlar “ diyebilmişti.

Balıklara bile rahmet okutan bir toplumsal hafızaya sahibiz. Sağ olsun çok milli ve bir o kadarda maneviyatçı, hatta mukaddesiyatcı eğitim sistemimiz biz on bin yıl önce yaşayan Orta Asta Türk kavimlerinin adlarını ezberlettirir ve İslam ordularının Endülüs seferini adeta canlı yayın kıvamında bellettirirken, yakın tarihten bahsetme gereği pek duymaz. Bizde yine adı milli olan tarih ikinci dünya savaşıyla biter. Hal böyle olunca bu ülkenin geçirdiği 3 darbeyi televizyonlardaki belgesellerden duyarız ve çok merak ettiysek gidip bir iki kitap okuruz ki bu çok uzak bir ihtimal. En iyisi belgesellerle beynimizi bulandırmak yerine dizilerde karar kılalım ve yakın tarih dersimizi Hatırla Sevgili’den alırız. Alırız almasına da ne anlarız? Bizden neyi anlamamızı bekliyorlarsa onu tabi ki…

Şimdi biliyoruz Deniz Gezmiş’in nasıl idam edildiğini, nasıl yakalandığını, onun ve onların nasıl suçsuz olduklarını ( düzene inat güneş balçıkla sıvanmıyor işte ) hep birlikte düzen televizyonlarından izledik. Gerçi Erdal ÖZ’ ün Gülünün Solduğu Akşam’ı kadar gerçekçi ve sert bir seyir değildi bu, fakat bu dejenere edilmiş hali bile birçoğunun ( hatta çocuğun ) gözlerini yaşartmaya yetti, nede olsa bir düzen televizyonundan akıyordu bu hüzün evlerimizin içine ve oda idama giderken Deniz’in son sözleri arasından “ Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği “ sözlerini silmişlerdi, nede olsa bu kadarı bile fazlaydı…

Bu acı hepimiz için fazla gelmişti, onun resmine bakarken, ( hani o çok bilinen yeşil parkalı resmi ) gözleri yaşarmayan var mıydı aramızda, onun idama giden gözlerini ve yüzünü unutabileniniz var mı? ODTÜ’de 1. yurdun önünden geçerken binaya taraf bakıp onun zamanında kaldığı odanın hangisi olduğunu merak etmeyeniniz? Stadyumun önünden geçerken o görkemli yazının sadece kelime anlamından öte “ başka ” anlamlar da taşıdığının farkına varmayanınız var mı? Peki, bugün burada ülkenin herhangi başka hiçbir üniversitesinde bulunmayan bu özgürlük ( tabi onunda bir sınırı var ) ortamının hangi bedeller karşılığında tesis edildiğinin farkında olmayan var mı? Kantinlerde örtülü masaların çevresinde oturan takım elbiseli, silahlı ve ” ocaklı “ tipleri görmüyorsanız, her gün satırla ve döner bıçağıyla bir arkadaşınız yaralanmıyorsa, kimse mini eteğinize ve top sakalınıza “ hemşerim yassah, reisin emri var ” diye müdahale edemiyorsa sizce kimin veya kimlerin sayesinde? İşte o Denizler dediğimiz insanların ve onların bize miras bıraktığı geleneğin sayesinde…

Bugün siz tahammül edebilecek misiniz işte o Denizlerin idamı için ön ayak olan Demirel’in buraya gelmesine? Bu okulda inandığımız ve sahip çıktığımız bütün değerlerin mimarı olan o geleneğin ilk temsilcilerini ölüme yollamış Süleyman Demirel’in gözlerimizin içine bakarak bize “ benim öğrencilerim ” diye seslenmesini hazmedebilecek misiniz Deniz’in “idama giden gözleri” aklınızdayken? Biz edemeyeceğiz ve buradan, bu okulda aynı değerleri ve alanları paylaştığımız bütün öğrencileri Süleyman Demirel’i ODTÜ’de görmek istemiyorum demeye çağırıyoruz.

SÜLEYMAN DEMİREL’İ ODTÜDE GÖRMEK İSTEMİYORUZ

Yapı Topluluğu ve Genç - İMO

Hiç yorum yok: