5 Ağustos 2007 Pazar

öğrenciyim abi...




Geleneksel bir durum(du) Türkiye toplumunda” öğrenciye kolaylık” gösterilmesi.”Öğrenciyim abi...” diye başlayan mülteci isteklerimiz , pazarlıklarımız olur, belediye otobüslerine indirimli bineriz (Ankara hariç), müzelere ücretsiz gireriz, kütüphanelere bedelsiz üye olabiliriz v.s..Bu öğrenciyi koruyan uygulamaların gizli mantığı ; öğrencilerin para kazanamaması ve (genelde) gurbette olmalarıdır. Sistem bir kaç sene sonra tepesine bineceği körpe kölelerine bir süre müsamma göster(di). Evet bu anlatılarım yavaş yavaş tarih olmaya başladı.

“Öğrenciyim “ bahabesini artık sallamaz oldu sistem. Bir yandan yıllardır sırtımızdaki “harç” yükü, okullara ayrılan kısıtlı bütçelerin traji-komik sonuçları, (üniversite eğitimini güdüklerştiren ve “bilim”den uzaklaştıran olanaksızlıklar, yetersizlikler) burs ve kredi sistemlerinin çarpıklığı ve tıkanıklığı ve bunların tuzu biberi YÖK (seni unuturmuyum hiç 12 Eylül’ün güzeli!). Bütün bu saydıklarım bizleri iyice bunaltmaya başladı.

Toplum ve dünya gerçekliğinden ayrı değil tabiki bizim dünyamız, kapitalizmin ve onun getirdiği yozlaşmanın etkisi altında değişen ve dönüşen toplumda tıpkı devleti gibi öğrenciye sırtını dönmüş ve bu kitleyi en çok yolunacak kaz gibi görmekte. Kirası x lira olan bir ev öğrenci için 3x olurken, öğrencilerin yoğunlaştığı bölgelerde “öğrenciye ucuz hizmet” vermek yerine ”mecburiyet”lerinden faydalanıp fahiş fiyatlarla soygunculuk yapan işletmeler (nasıl oluyorsa?) okul yönetimlerinin de desteğiyle kampüsümüze kadar girmiş durumda. Ders kitaplarının (özellikle yabancı dilde eğitim veren üniversitelerin kullandığı ithal kitaplar) pahalılığı, yüzlerce lirayı bulan fotokopi masrafları, yemekhanelerin yenilemeyen yemekleri ve böcekleri...daha neler neler...Hayat karşısında vereceğimiz zorlu mücadele daha şimdiden başlıyor. Sömürülecek emeğimizi henüz üretemediğimiz için satın alamayan sistem, cebimizdeki üç kuruş harçlığada aç gözlü bir biçimde el uzatıyor, gasp ediyor.

Bütün coğrafyaları, değerleri, sanatı ve doğayı birer rant kapısına çeviren, (kibar adıyla) globalleştiren kapitalizmin öğrencilere merhamet etmesini beklemek (hele bizim gibi yarı sömürge bir ülkede) herhalde saflık olur. Hergeçen gün kazanılmış haklarımız tek tek elimizden alınırken bakalım üniversite gençliği 80 darbesinin ve YÖK’ün üzerine ve beynine serptiği ölü toprağını ne zaman silkecek, ne zaman depolitizasyonun dondurucu etkisinden kurtulacak, geleceğine ve gençliğine nasıl sahip çıkacak? En önemlisi “olan-biten”in farkında olan bizler bu süreci nasıl yönlendireceğiz ve nasıl müdahil olacağız bu sürece. Umut etmekle başlayabilir herşey.

Hiç yorum yok: